11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den ‘otoriterlik’ mesajı!

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 17 Kasım’da Kazakistan’da düzenlenen Astana Club Genel Oturumu’nda “Büyük Avrasya: Dünyanın Geleceğinin Yeni Vizyonu” konulu bir konuşma gerçekleştirdi. Otoriter bir hükümetin, küçük bir yönetici grubunun çıkarlarını tüm toplumdan daha önemli hale getirdiğinden dolayı, uluslararası güvenlik için her zaman bir tehdit oluşturduğunu söyleyen Abdullah Gül, otoriter hükümetlerin güçlerini yurt içinde pekiştirmek için saldırgan bir dış politika uyguladığını ifade ederek bu nedenle, devam eden bu eğilime karşı uyanık olunması gerektiğini ve güçlü devletler kurmak adına vatandaşların hükümetleri üzerindeki denetiminden asla vazgeçmemesi gerektiğini vurguladı.

“OTORİTER ÖNLEMLER REFAH GETİRMEZ”

Mevcut küresel zorlukların ve uluslararası arenada artan rekabetin güçlü devletleri gerektirdiğinin aşikar olduğunu söyleyen Gül, otoriterliğin güçlü devletler yarattığı ve otoriter hükümetlerin demokratik olanlardan daha başarılı olduğu argümanına katılmadığını ifade ederek sözlerini söyle sürdürdü: “Her şeyden önce, kalkınma ve ekonomik büyüme için hem kısa hem de uzun vadede kurumlar ve toplum yapısı çok önemlidir. Sadakati liyakatin önüne koyan, düşünce özgürlüğünü ise parti politikalarına veya doktrinlerine feda eden otoriter hükümetler zaman içinde canlı bir sivil toplumu ve yaratıcılığını kaçınılmaz olarak yok edecektir. Bu kaçınılmaz olarak sınırlı inovasyona, daha yavaş ekonomik büyümeye ve daha az refaha yol açacaktır. Başka bir deyişle, toplumu kontrol etmeye yönelik katı otoriter önlemler, sürekli ekonomik büyüme ve müreffeh bir toplum meydana getiremez.”

“AMACIMIZ YENİ BİR HİKAYE YAZMAK OLMALI”

Uluslararası sistemde büyük bir değişimin içerisinden geçildiğini vurgulayan 11. Cumhurbaşkanı, dünyanın ekonomik ve siyasi ağırlık merkezleri Asya’ya doğru kaydığı söyleyerek şu ifadeleri kullandı: “Soğuk Savaş bittiğinde, ABD kendini ekonomik, askeri ve siyasi olarak tek başat güç olarak buldu. Ancak, güç dengesindeki tektonik değişiklikler nedeniyle, tek kutuplu dünya düzeni artık sona erdi. ABD sadece bir ya da iki değil çok sayıda güç merkezi olan bir uluslararası sistemle karşı karşıya bulunuyor. Büyük güçler arasındaki rekabet tekrar ön plana çıkıyor. Avrasya’nın büyük güçleri Çin, Rusya ve son dönemde Hindistan kendi nüfuz alanlarını yayıyorlar.”

Uluslararası ilişkilerde süregelen eğilimin, bizi Soğuk Savaşın son yılları ve 18. yüzyıl ile 19. yüzyılın başındaki ittifak sistemleri ile bir benzetme yapmaya ittiğini ifade eden Gül, tarihin öğrencileri olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Hepimiz biliyoruz ki Asya’ya yönelik büyük güçlerin mücadelesi önceki yüzyıllarda bu topraklara sefalet, yıkım ve ölüm getirdi. 19. yüzyıldaki Büyük Oyunu veya Soğuk Savaş yıllarındaki silahlı çatışmaları hatırlayalım. Umuyorum ki 21. yüzyılın başka bir hikayesi olacak, büyük güç mücadelesi çatışmaya dönüşmeyecek ve bu yüzyıl işbirliği ve barışçıl bir şekilde birlikte yaşamanın devrini teşkil edecektir. Amacımız bu sefer yeni bir hikaye yazmak olmalı ve uluslararası siyasetteki mevcut değişimlerden vatandaşlarımıza daha iyi hayatlar sunacak gelişim kanalları elde etmek suretiyle yararlanmalıyız.”

“BARIŞÇIL DİPLOMASİ”

Gül, daha parlak bir geleceğe uyanmak için, devletlerin rasyonel ve uluslararası sistemin sorumlu üyeleri olarak hareket etmesine ve barış, güvenlik, istikrar ve ekonomik gelişime zarar verecek maceracı ve irredentist dış politikadan kaçınması gerektiğine inandığını söyleyerek, “Uluslararası sistemin her üyesi uluslararası hukuk ile birlikte kural temelli uluslararası düzene saygı duymalı ve ikili ve çok taraflı problemlerini barışçıl bir şekilde diplomasi aracılığıyla çözmeye kararlı olmalıdır. Ancak bu tür akılcı davranışları sadece vatandaşlarının iyiliğini ve refahını her şeyin üstünde tutan sorumlu hükümetlerden bekleyebilirsiniz. Diğer bir deyişle, işbirliğine ve birlikte çalışmaya dayalı barışçıl bir uluslararası sisteme ulaşmak için her ülke önce kendi evini düzene koymalı ve hukukun üstünlüğü, iyi yönetişim ve evrensel insan haklarına saygı gibi temel kriterleri karşılamalıdır. Bu temel ölçütleri hiçe sayan otoriterliğe meyil etmemelidirler.” dedi.

“OTORİTER HÜKÜMETLER SALDIRGAN DIŞ POLİTİKA YAPIYOR”

Otoriter bir hükümetin, küçük bir yönetici grubunun çıkarlarını tüm toplumdan daha önemli hale getirdiğinden dolayı uluslararası güvenlik için her zaman bir tehdit oluşturduğunu söyleyen Abdullah Gül, otoriter hükümetlerin güçlerini yurt içinde pekiştirmek için saldırgan bir dış politika uyguladığını ifade ederek bu nedenle, devam eden bu eğilime karşı uyanık olunması gerektiğini ve güçlü devletler kurmak adına vatandaşların hükümetleri üzerindeki denetiminden asla vazgeçmemesi gerektiğini vurguladı ve “Mevcut küresel zorlukların ve uluslararası arenada artan rekabetin güçlü devletleri gerektirdiği aşikârdır. Fakat, otoriterliğin güçlü devletler yarattığı ve otoriter hükümetlerin demokratik olanlardan daha başarılı olduğu argümanına katılmıyorum.” diyerek sözlerine devam etti.

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den 'otoriterlik' mesajı!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir