Mollaveisoğlu bugünkü “Darbeciydi, yatırımcı oldu: Ver Peker’i, al şekeri…” başlıklı yazısının bir bölümünde Metin Gürcaın’ın tutuklanmasına değindi.
“BAE TÜRKİYE’DEN NE İSTEDİ?”
BAE Prensi’nin ziyareti sonrası kapalı kapılar ardından başlayan satış sürecinde Varlık Fonu’na devredilen şirketlerin olduğunun iddia edildiğini; hem Kemal Kılıçdaroğlu hem de Meral Akşener’in “Pazarlıklarda Saray’ın neleri masaya koyduğunu bilmeliyiz” diye açıklama yaptıklarını söyleyen yazar, yazısına şöyle devam etti:
“Anlaşma açıklanıncaya kadar şartları bilmek mümkün değil. Enerji, petrokimya, teknoloji, ulaşım, sağlık, finans, gıda, tarım gibi başlıklarda 10 milyar dolarlık bir fonun tahsis edileceği açıklandı. Her başlık için Türkiye’nin Varlık Fonu’nda “kupon” şirketler var… Her biri elma şekeri gibi… Halkın vergileri ile kurulmuş, dev olmuş şirketler… Ancak teknoloji başlığı dikkatimi çekiyor… Bu başlıkta BAE Türkiye’den ne istemiş olabilir?”
Sorunun yanıtını TELE 1’de Begümhan Aydoğan’ın programına katılan DEVA Partisi kurucularından eski bir asker olan Metin Gürcan’ın verdiğini ve Gürcan’ın, BAE’ye Aselsan’ın hisselerinin satılacağını iddia ettiğini söyleyen Mollaveisoğlu iddiasını şöyle sürdürdü:
“AÇIKLADI VE TUTUKLANDI”
“Metin Gürcan, bu açıklamadan iki gün sonra gözaltına alındı, dört gün sonra tutuklandı. Gerekçesi siyasi ve askeri casusluktu… DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen ile konuştum. Casusluk ile ilgili dosyada delil yok diyor. Gürcan’ın ücret karşılığı bazı yabancı ülkelerin temsilcilerine danışmanlık yaptığını ve bunun sır olmadığını dile getiriyor.”
Dün CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun da tutuklanan Metin Gürcan’ın iddiasını tekrar ettiğini söyleyen Mollavevisoğlu “Kılıçdaroğlu, BAE’ye TSK’nin Aselsan, Havelsan, Roketsan gibi yüksek teknoloji şirketlerinin satış iddiasını sordu ve ekledi: “Erdoğan’ı ve BAE prensini uyarıyorum… Bu satış olursa burnunuzdan fitil fitil getiririm.” dediğini aktarıyor.
“Şeytan BAE gitti, yerine devletin en stratejik, milletin gözbebeği şirketlerinin alıcısı melek BAE geldi…” diyen Cumhuriyet yazarı; bu işbirliğinde Peker’in kilit noktada durduğunu ve hatta iki ülke arasında kopan ilişkinin hem zoraki mimarı hem de mağdurunun Peker olduğunu söylüyor.
