Antalya’nın Kepez ilçesi Kültür Mahallesi’ndeki özel erkek öğrenci yurdunda aşçı olarak çalışan İhsan Güney (38), 7 Aralık’ta Akdeniz Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğrencisi Mehmet Sami Tuğrul’u henüz bilinmeyen nedenle yurdun yemekhanesinde başını satırla keserek öldürmüştü. Şüpheli, olay yerinde gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı. Antalya Valiliği, şüphelinin çeşitli psikolojik rahatsızlıklarının bulunduğunu, 29 Temmuz’dan sonra aylık rutin kontrollere gitmediğinin tespit edildiğini bildirmişti.
MEMLEKETİ KAHRAMANMARAŞ’TA TOPRAĞA VERİLDİ
Mehmet Sami Tuğrul’un cenazesi, dün memleketi Kahramanmaraş’ta toprağa verildi. Antalya Adli Tıp Kurumundaki işlemlerinin ardından naaşı yakınlarınca teslim alınarak kente getirilen Mehmet Sami Tuğrul için Şeyh Ali Sezai Efendi Mezarlığı’nda tören düzenlendi.
“O GÜN DE KONUŞTUK, HİÇ ANORMAL BİR DURUM OLMAMIŞTI”
Tören sonrasında Sabah gazetesine oğlu ile yaptığı son görüşmeyi anlatan baba Halil Tuğrul, olaydan bir gün önce konuştuklarını ve Mehmet’in her gün standart saatlerde aradığını belirtti. Baba Tuğrul şu ifadeleri kullandı;
“Olaydan bir gün önceki akşam görüştük. Her zaman standart saatlerde arardı. Gün içi ve akşam saatleri olmak üzere. Öyle haberleşirdik, her gün aynı saatte arardı. En son görüştüğümüzde okulunun nasıl gittiğini ve eksiklerini sordum. O gün de hiç anormal bir durum olmamıştı. Oğlum asla kavga etmezdi, cenazesine ilkokul arkadaşları geldi. Çok uzak yerden. Onlara çok iyiliği dokunmuş. Küfür bilmez, dedikodu bilmez, kalp kırmaz. Hayvanseverdi, kedileri beslerdi…”
BABA TUĞRUL’UN TABUTUN BAŞINDA YAPTIĞI KONUŞMA DİKKAT ÇEKMİŞTİ
Dün yapılan cenaze töreni sırasında ayakta durmakta güçlük çeken baba Halil T, tabutun başında yaptığı konuşmada, sözün bittiği yerde olduklarını söylemişti. Bugünü Şeb-i Arus ve düğün gecesi olarak düşündüklerini ifade eden din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni Halil T, şöyle konuşmuştu;
“Kelimelerin, sözün bittiği yerdeyiz. Bugün bizim Şeb-i Arusumuz, biz bunu düğün gecesi olarak düşünüyoruz Mevlana’nın diliyle. Dünyanın geçici bir yer olduğunu, emanet sahibinin vakti saati geldiğinde emanetini aldığını, bizim bu konuda bir irademizin, bir etkimizin olamayacağının bilincindeyiz. Evet, önü vahşet gibi biz arkasındaki rahmete talibiz. O şekilde düşünüyoruz. Evladımız, biz annesi babası olarak yaşı, ömrü, hikayesi bizim için kısa oldu. Ama o kısacık zaman diliminde bile her noktada bize gururlar yaşattı” dedi.
“SEFERLE EMİR OLUNDUK”
Sözlerine devam eden Halit Tuğrul, “Üniversite sınavına hazırlanırken, oğlum iyi düşün iyi tart dedim, öncelikle Maraş istersin dedim. Kendine hazır görmezsen dışarıya gitme dedim. O da, ‘Sefer baba’ dedi. Seferle emir olunduk dedi. Tamam oğlum dedim. İlk seferde illa ki bir yer tuttururum diye kendini sıkma dedim ve bu sınavın öncesi psikolojik biraz da şiddet dedim. Heybemde tek ok var baba dedi. Fazla ok almaya gerek yok dedi. Tek atış dedi. Hayaliydi hep hayal kurardı ve elde etti bu hayalini. Ummadığı bir zor alana yönelemedi ve hedefine gitti ve hedefine ulaşmıştı” demişti.
“KONAKLADIĞI ELLER, EMİN ELLERDİ”
Oğlunun barındığı yerden emin olduğunu ve birçok tanıdığının yurttan memnun kaldığını anlatan Halil Tuğrul, buradan çıkarılması gereken dersin hastalıklı kişilerin işe alınırken tekrar tekrar düşünülmesi olduğunu söyleyerek şunları söylemişti;
“Kendisinin kaldığı, konakladığı eller, emin ellerdi. Biz bundan eminiz. Daha önce defaatle kardeşlerimizden, değişik kişilerden bu emanet yuvasına koyduklarımızdan hep randıman aldık. Biz o konuda asla yanlış fikre asla katılmıyoruz. Sadece bizim buradan çıkaracağımız bir ders var. Bu hastalıklı şahıs maalesef son zamanlarda kontrollerinin dışına çıktığı için böyle insanları işe alıp yerleştirirken adeta pimi çekilmiş birer bomba gibi toplumun, halkın içine koyarken devlet büyüklerimizin bir daha, bir daha düşünmesini istiyorum. Buradan dersler çıkarılmalı, ibretler çıkarılmalı, aynı hatalar tekrar edilmemeli. Bizim evladımız orada herhangi bir kavga, herhangi karşılıklı bir tartışma değil, tamamen denk geldiği için o şahsın kriz anına, bunun neticesinde olan bir vahşet. Biz kendisinden razı olduk, defaatle bizi gururlandırdı, sevindirdi. Rabbim daha çok seviyormuş ki bizden, daha kısa sürede yanına aldı.”