Şu anda Gelecek Partisi’nin genel başkanlığını yöneten, AK Parti döneminin son başbakanlarından Ahmet Davutoğlu; haberler.com’un konuğu oldu.
Milet İttifakı’nın bir parçası olmadıklarını söyleyen ve Haberler.com Genel Yayın Yönetmeni Bedia Teymur ile Haber Müdürü Olgun Kızıltepe’nin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Ahmet Davutoğlu, Gelecek Partisi’nin Cumhurbaşkanının kim olacağına karar verecek masada olacağını iddia etti. “O andan itibaren bizim için önemli olan ilkeler olacaktır” diyen Davutoğlu; “Ama bugün için ise meselemiz öncelikli bu ilkeler. Bu değerleri riske atacak hiçbir adımın atılmasına izin vermem.” dedi.
Üç bölüm halinde yayınlanan röportajın bugün yayınlanan bölümünde Millet İttifakı’nın Cumhur İttifakı kurulduğu için çıkan bir ittifak olduğunu belirten Ahmet Davutoğlu şu tespitleri yaptı:
MİLLET İTTİFAKI, CUMHUR İTTİFAKI YÜZÜNDEN VAR
“Cumhur İttifakı’nın da kalıcı olacağı kanaatinde değilim. Şu günlerde bütün siyasi partilerle görüşüyoruz. Ayrıca parlamenter sistem önerimiz olduğunda Sayın Erdoğan’a da, sayın Bahçeli’ye de mektup yazdım, konuşalım bunu diye. Onlardan cevap gelmedi. Biz selam verdik, selam almadılar.”
Altı parti olarak parlamenter sistem üzerinde anlaştıklarını ve genel başkanlar olarak istişareleri sürdüreceklerini de söyledi ve “Belki de ittifak yapıları değişecek, ilkelere dayalı yeni ittifaklar ortaya çıkacak. Belki Millet İttifakı’nın yapısı değişecek. Önümüzdeki dönem çok dinamik bir dönem olacak, biz de Gelecek Partisi olarak her gelişmenin içinde olacağız. Biz de ya iktidar olacağız ya da iktidarın mutlak anlamda parçası olacağız.” diye konuştu.
Dört sene önce ne Cumhur ne de Millet ittifaklarının olmadığını hatırlatan Davutoğlu, “Ben ilkelere bakarım, o ilkelere uygun olarak herkesle görüşür, herkesle ittifak yapabiliriz” dedi.
ERDOĞAN’IN KARŞISINDA KILIÇDAROĞLU’NUN ŞANSI VAR MI?
Tayyip Erdoğan’ın karşısında Kemal Kılıçdaroğlu’nun şansı olup olmadığına dair soruya ise “Kişiler üzerinde tartışmayı doğru bulmam. Mesele Sayın Erdoğan’ın gitmesi yerine birinin gelmesi değildir. Sayın Erdoğan benim eski arkadaşımdır. Keşke düzeltseydi ülkeyi, keşke partiyi bütün bu yozlaşmanın içine sokmasaydı” dedi. Davutoğlu kendisinin adaylığına yönelik soruya da “Ben iddiasız yola çıkmam, Gelecek Partisi’nin desteklemediği bir ismin Türkiye’de cumhurbaşkanı seçilme şansı yok” diye yanıt verdi.
BİR CENT BULSUNLAR YÜCE DİVAN’A GİTMEYE HAZIRIM
Röportajın ikinci bölümünde Ahmet Davutoğlu; Gelecek Partisi kurulurken hiçbir yerden destek almadıklarını söyleyen Davutoğlu “Onlar beni Filistin davasından, Mavi Marmara’dan bilirler” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yurtdışından kim korkar biliyor musunuz, mal varlıkları yurtdışında olanlar korkar. Trump kongrede mal varlığını açıklarım dediği zaman, Sayın Erdoğan Trump’tan aptal olma diye mektup aldı. Benim yurt dışında bir kuruşum yok ki. Ben en zor şartlarda Ortadoğu’nun en tehlikeli adamı olarak anılmışım. Beni herkes bilir. Ben Torosların çocuğuyum. Bana ya da partime yurtdışından tek bir kuruş geldiğini ispat etsinler, göndersinler beni Yüce Divan’a, eski başbakan yurtdışından para aldı desinler. Allah’ın yüce divanından korkan, bu dünyadan korkmaz. Yurtdışında bir centi var desinler. Nice siyasilerin yurtdışındaki milyar dolarından bahsediyoruz değil mi?”
Danışmanlık yaptığı dönemde de Dışişleri Bakanlığı görevini yürütürken de söz konusu çarkı fark edemediğini söyleyen Davutoğlu, “Başbakan olduğumda bunları gördüm. O zaman gördüm ki, bir yüzükle başlayan yolculuk artık hesabı mümkün olmayan servetlere dönüşmüş. Her şeyi feda etmeye ayarlı 28 Şubat’ın kahramanları, hiçbir şeyi feda edemeyen maaşların, mevkilerin peşinde koşanlara dönüşmüş.” ifadelerini kullandı.
NASIL BAŞLADI?
Davutoğlu, siyasette ilk teklifin 1995 yılında Necmettin Erbakan’dan geldiğini ancak kabul etmediğini anlattı. Siyasetle iç içe olduğunu ancak akademik hayat tercih ettiğini söyledi. 2001 yılında Erdoğan’ın ‘birlikte parti kuralım’ teklifine de aynı karşılığı verdiğini belirten Davutoğlu, 2002 yılında parti kurulduktan sonra Abdullah Gül’ün teklifi üzerine ‘danışmanlık’ görevini kabul ettiğini anlattı.
EŞİME BİLE BASKI UYGULANDI
Davutoğlu; AK Parti’den nasıl tasfiye edildiğini şöyle anlattı:
“AK Parti’den ayrılırken bir hukuk çerçevesinde ayrıldım. Ama sayın Cumhurbaşkanı benim hiçbir hukukuma riayet etmedi. Kendisinden yanında çalışan birçok insanın yetiştiği Bilim Sanat Vakfı’na kayyum atadı, Şehir Üniversitesi’ni kapattı. Eşime, bana, yakınlarıma baskı uyguladı. Yani ölü olmam istendi, yaşayan bir ölü olmam istendi. Yazmayacağım, konuşmayacağım, görünmeyeceğim. Ve memleketi Erdoğan’a, Bahçeli’ye, Perinçek’e bırakacağız. İstenen buydu. Damat memleketin başına gelmiş hazinesini tüketiyor.
“Biz AK Parti’den ihraç edilmeseydik” Gelecek Partisi kurulmazdı diyen Ahmet Davutoğlu’nun açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
MAKAM PEŞİNDE KOŞMADIM
“2007 yılında Sayın Erdoğan… Hani şimdi şöyle deniyor, ‘o seni bakan yaptı vs.’ Hayır ya! Öyle bir şey yok! Benden daha iyi birini bulsa onu yapardı. Sanki biz peşinden koştuk! ‘Kimse sizi tanımıyordu’ diyorlar. Bütün dünya beni tanıyordu. Bütün dünyada, Ortadoğu’da kod adım ‘prof’tu. Bunlar emekle oluyor. Ben bu makamların peşinde koşmadım. 2007 yılında sayın Erdoğan milletvekili olmamı istedi. Müsaade istedim. Benim makamda, mevkiide gözüm yok dedim.”
KAPATMA DAVASINDAN SONRA SİYASETE GİRDİM
“Ne zaman siyasete girdim? 2008 Mart’ın da bizim asker Irak’a girmişti. Orada gergin bir durum vardı. Bu sorunları çözmek için Bağdat’a gittim. Bütün bunlarla meşgulken 2008’de AK Parti’ye kapatma davası açıldı. Bunun üzerine Erdoğan’a, ‘Bugüne kadar kabul etmedim ama artık yanınızdayım. Ben bu kavgaya giriyorum, buradayım.’ dedim. Bunun üzerine dışarıdan Dışişleri Bakanı olarak atandım. 2009’da da AKP MKYK’sına girdim. Hiç bir zaman makam peşinde koşmadım.”
ERDOĞAN’LA ÇOK TARTIŞTIM
“Bu tabloyu gördüğümde o zaman dedim ki siyaseti değiştirmek lazım. Neşter atmaya cüret ettim. Başbakan’ken kendisiyle çok yoğun şekilde konuştum, tartıştım. Yapmayın, etmeyin dedim. Bu partiyi şahsınızın malı olarak görürseniz bu parti gider. Partide kurumsallaşmaya engel olmayın, ailenize partide görev vermeyin. Servet bir grup insanın elinde dolaşmasın, serveti halka yansıtın. Bakın 5 şirket, küçük bir dar grup bütün AK Parti iktidarının nimetlerinden istifade ediyor. Bırakın ihaleler serbest olsun, bırakın rekabetçi olsun. Yanlış mı bunlar?”
GERÇEKLERİ SARSILARAK ÖĞRENDİM
“Kimse hediye almasın dedim. ‘Siz hiç hediye almadınız mı Ahmet bey’ dedi. ‘Almadım’ dedim. Bir iş adamı bir bakana 750 bin Euro’luk hediyeyi evinde otursaydı vermezdi dedim. Hz. Peygamber’in zekat memuru hadisini boşuna okumadık dedim. Hediye alınması yasak dedim. O zaman görüyorsunuz, sarsılarak görüyorsunuz.”
BANA VERİLEN HEDİYELERİ TESLİM ETTİM
“Bana belli bir değerin üzerinde verilen hediyelerin hepsini kayda aldırdım. Müsteşara bu talimatı verirken bana, ‘Sayın başbakanım emin misiniz, daha önce böyle bir şey yapmadık.’ dedi. Milyon dolarlık hediyeler… Bunları tutanakla Hazine’ye verilmek üzere benden sonraki başbakana bıraktım. Başbakan olarak bana verilen hediye millete verilmiştir. Hediyelerin akıbetini bilmiyorum.”
KKM’NİN FAİZ OLDUĞUNU HEPSİ BİLİYOR
“En önemli şey şu ahlakınızı koruyamazsanız siyasetiniz adaletli bir siyaset olmaz. Siyasete girince bir çok şey ‘meşru’ görülmeye başladı. İşte son örneği Kur Korumalı Mevduat. Hepsi biliyor ki bu faizdir. Ama hemen bir meşruiyet kılıfı uyduruyorlar. ‘Efendim devlet verirse hibedir’ Bu daha kötü… Çünkü devlet 84 milyonun kesesinden veriyor. 300 bin mevduat sahibine 84 milyonun kesesinden faiz ödeniyor.”
İLÇE BAŞKANLARI MAL BEYANI VERSİN DEDİM, KARŞI ÇIKILDI
“İlçe başkanları mal beyanında bulunsun dedim. Erdoğan, ‘O zaman ilçe başkanı bulamazsınız’ dedi. ‘E bulamayalım, malını artırmak için gelenler gelmesinler’ dedim. Herkes biliyor. O milletvekilleri… Benim mal varlığımı herkes biliyor. ‘Mal varlığınız artarsa sizi bu kapıdan almam’ dedim. Çıkarken birisi bana, ‘içeride 7,4 şiddetinde deprem oldu, farkında değilsiniz’ dedi. Bunlar kötü müydü? Bunlar yapılsa AK Parti şu anda bu duruma düşer miydi? Bunlar yapılsaydı Müslümanlara, muhafazakarlara duyulan güven böylesine yerlerde sürünür müydü? Bunlar yapılsaydı bizim başımız dik olmaz mıydı? Ben bunun mücadelesini verdim. Olmadı.”