Söğüt Gemisi Komutanı Seyir Astsubay Kıdemli Başçavuş Ali Gümüş, Kıbrıs Barış Harekatı’nda şehit olan babasının yolundan giderek devraldığı sancağı şerefle taşımanın mutluluğunu yaşıyor.
Yaklaşık 27 yıldır Türk Deniz Kuvvetlerinin farklı gemilerinde görev yapan ve son 4 yıldır su ikmal gemisi “Söğüt”ü komuta eden Ali Gümüş için asker üniforması ayrı önem taşıyor.
Kıbrıs Barış Harekatı’nda şehit düşen babası Muhabere Astsubay Kıdemli Başçavuş Bayram Gümüş’ten aldığı sancağı gururla taşıyan Gümüş, şehit babasının cebinden çıkan, kendisi ve ablasının bebeklik fotoğrafını yanından ayırmıyor.
Evli ve iki çocuk babası Seyir Astsubay Kıdemli Başçavuş Ali Gümüş, AA muhabirine, babası şehit olduğunda kendisinin 1 yaşında olduğunu belirterek, “Babamı hiç görmedim. Babam Kıbrıs’a gittiğinde 3 aylıkmışım. Şehadet haberini annemler köyde gazetelerden öğrenmiş.” dedi.
Babasının şehit olduğu gün yaşananları, sonradan öğrendiği bilgilere göre anlatan Gümüş, babasının 20 Temmuz 1974 sabahı harekatın başlamasıyla verilen emir üzerine saat 03.00 gibi 7 arkadaşıyla Beşparmak Dağları’na giderek Türkiye ile Kıbrıs arasında muhabereyi sağlayan telsiz sistemini kurduğunu söyledi.
Sistemin kurulmasının ardından 4 askerin görev yerine döndüğünü ve babasının Muhabere Çavuş Zeki Alpsoley ve Muhabere Onbaşı Ülkü Akbulut ile görevine devam ettiğini dile getiren Gümüş, “Babamın şehit olduğu bölge, Ataktepe denen bir mevki. Bu mevki çok hakim bir bölge. Girne ve Lefkoşa’yı çok net görebiliyor. Babam orada görev yaptığı süre içerisinde sabahtan itibaren atma, çıkarma ve paraşüt birliklerini çok rahat şekilde görerek üstlerine bilgi veriyor.” diye konuştu.
“Konuşturmak için işkenceye tabi tutuyorlar”
Gümüş, Ataktepe’nin coğrafi yapısı itibarıyla kilit noktada bulunduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Bu bölgeyi savunmak için mücahitler çok sayıda şehit vermiş. Bu kadar kilit nokta olmasının sebebi, Lefkoşa ile Girne arasındaki bağlantıyı sağlayan bir bölge olması. Rumlar da bunun farkında olduklarından burayı almaya çalışıyorlar. Hava karardıktan sonra uçaklarımızın geri çekilmesiyle Yunan komutanlar nezaretindeki Rum komando taburları babamın olduğu yere sinsi taarruz gerçekleştiriyor. Babamlar etraflarının sarıldığını anlayınca üstlerine bildiriyorlar.
Üstleri ‘Bayram, orayı terk edin, sarıldınız.’ diye babamı ikaz ediyor. Babamın kaçma şansı var mı orasını bilemiyorum ancak 600 Rum komandosuyla 3 muhabereci ne yapabilir ki… Babam muhabereci olduğu için tüm konuşmaları kayıt altında. Babam bütün çatışmayı anlatıyor. 20 Temmuz akşamı 22.30 sıralarında bütün irtibat kopuyor. Babam telsizi parçaladıktan sonra yaralı şekilde esir olarak ele geçiriliyor. Daha sonra türlü işkencelere maruz kalıyor. Konuşturmak için işkenceye tabi tutuyorlar. Daha sonra da Birleşmiş Milletler askerleri görmesin diye cansız bedenini yakıp kayalıklardan aşağıya atıyorlar.”
“Çocukken hep asker olmayı hayal ederdim”
Ali Gümüş, babasının cenazesinin şehit olduktan 2 gün sonra Ağırdağ köylüleri tarafından bulunduğunu, cebinden ablası ve kendisine ait, bir kısmı yanık fotoğraf çıktığını, kimlik teşhisinin bu şekilde yapıldığını anlattı.
Babasının asker ve şehit olmasının kendisinin askerliği tercih etmesinde etken olduğunu vurgulayan Gümüş, “Çocukken hep asker olmayı hayal ederdim. Daha sonra subay, astsubay, uzman çavuş kavramlarını öğrendikten sonra babamın astsubay olduğunu öğrendim ve astsubay olmakta karar kıldım.” ifadelerini kullandı.
Gümüş, 30 Ağustos 1995’te Deniz Astsubay Sınıf Okulundan mezun olup TCG Karadeniz Fırkateyni’nde göreve başladığını, daha sonra Deniz Kuvvetlerinin farklı gemilerinde görev yaptığını, şu an Donanma Komutanlığı Lojistik Destek Gemileri Komodorluğu bağlısı Söğüt Gemisi’ni komuta ettiğini belirtti.
“Bir gün bile ayrı kaldığımızda denizi ve gemiyi özlüyoruz”
Yıllardır gemide görev yaptığı için gemicilik ve denizciliğin artık kendisi için yaşam şekli olduğunu ifade eden Gümüş, şunları söyledi:
“Artık bütünleşmiş vaziyetteyiz. Martı çığlıkları, yosun kokusu, dalgaların sesi… Bunlar olmadan yaşayamıyoruz. Bir gün bile ayrı kaldığımızda denizi ve gemiyi özlüyoruz. Yıllarca denizlerde kaldık, dalgalarla boğuştuk. Evimizden, eşimizden, çocuklarımızdan ayrı kaldık ama tabii hepsini bir kenara bırakıyoruz. Gemiyi limana bağlayıp ailenize kavuştuğunuzda bütün hepsi tatlı anı olarak kalıyor.”
“Babamdan bir sancak devraldığımı düşünüyorum”
Ali Gümüş, ilk başta babası gibi muhabereci olmayı amaçladığını ancak şartların denizcilik yönünde geliştiğini belirterek, “Denizci olmaktan da mutluyum, gururluyum. Babamdan bir sancak devraldığımı ve o sancağı da yere düşürmediğimi, yolundan gittiğimi düşünüyorum. Kısmet olursa oğlum da benim yolumdan gidecek.” diye konuştu.
Asker üniformasını taşımanın gururu, onuru ve şerefiyle yaşadığını dile getiren Gümüş, “Babam bugün beni görse herhalde onun yolundan gittiğim için benimle gurur duyardı ve mutlu olurdu.” ifadesini kullandı.
Gümüş, şanlı Deniz Kuvvetlerinin gün geçtikçe daha da güçlenip dosta güven, düşmana korku verdiğini kaydederek, vatanını seven, bayrağına sahip çıkacak gençleri bahriyeli olmaya davet etti.