İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ordu’nun Aybastı ilçesinde vatandaşlara seslendi.
Akşener, konuşmasında şunları söyledi:
“Zamanınızı ayırıp buradasınız, zaman kıymetli bir şey burada benimlesiniz, buradasınız bu bir vebal hakkınız helal edin. Siyasetin en önemli yanı da; millet asıldır, siyasetçi vekildir. Dolayısıyla asıl bir karar verir, vekil ona uyar. Şimdi uzun bir zamandır, bir yanlışlık oldu Türkiye’de. O yanlışlık da şu; sizin dertlerinizin konuşulduğu, önce bu dertlerin öğrenildiği, sonra bu dertlerin anlatıldığı, sonra da kamuoyu ile bu dertlerin nasıl çözüleceğinin paylaşıldığı bir sistem olması gerekirken, sizin dertlerinizin hiçbirinin konuşulmadığı, dinlenilmediği ama her birimizin Allah’ın yarattığı farklılıklarımız üzerinden birbirimizle kavga ettirildiğimiz bir düzenden geçtik. Benim size söyleyeceğim şey şu; siz asılsanız ki öylesiniz, siz milletseniz ki öylesiniz, siz seçmenseniz ki öylesiniz, siz velinimetsiniz.
Şu dükkanların içinde hiçbir siyasi partiyi yermedim. Kendi partimi hiç övmedim. Propaganda hiç yapmadım. Bunları neden yapmadım biliyor musunuz? Çünkü o dükkanların içinde iş gören esnafımız, sanayicinin ürettiğini satar, çiftçinin ürettiğini satar, o olmasa besicinin ürettiği ortada kalır, o olmasa sanayicinin ürettiği ortada kalır. Yani esnaf bu ülkenin ekonomisinin bel kemiğidir. Dolayısıyla çok uzun bir zamandır biz esnafı unuttuk. Esnaf ne yer, ne içer, nasıl bir derdin içindedir, mutlu mudur, mutsuz mudur, unuttuk. O esnaf dükkanlarının içinde en önemli unsurlardan birisi de, esnafın müşterisi velinimetidir. Esnafın müşterisini velinimet kabul ettiği o anlayışı, siyasetçi cenahına da taşıyıp; seçmen velinimettir anlayışını sizlerin talebiyle oturtmak gibi bir hedefle yola çıktık. Gördüm ki, eğer dertler konuşulmazsa, eğer dertlere çare üreterek siyasetçi bir rekabetin içine girmezse, çırak çıkıyorsunuz. Hep beraber çırak çıkılıyor.
“Üretici çiftçilikten, besicilikten çıkar oldu”
Biz uzun bir zamandır Kanada’dan, Ukrayna’dan, Rusya’dan pek çok yerden nohut, mercimek, buğday aldık, saman ithal ettik. Sırbistan’dan Venezuela’dan hayvan ithal ettik. Harcadığı paranın karşılığını alamayan ister besici, ister süt üreticisi, ister çiftçi; sonuç itibariyle çiftçilikten, besicilikten çıkar oldu. Sen buğday yetiştiricisini, üreticisini tarladan çektin aldın Venezuela çiftçisine para ödüyorsun. Ne olmuş biliyor musunuz? Tarım Bakanı övünerek ne ilan etmiş biliyor musunuz? Venezuela’da yer kiralamışlar. Buğday yetiştirmek için toprak kiralamışlar. Günahtır kardeşim günahtır.
24 milyar lirayı Hariri’nin cebine koydunuz. Bir etapta koydunuz. Buradaki insanların vergisiydi, buradaki insanların cebinden çıkmıştı. Niye, aile dostunuzdu. 24 milyar lira! Nisan ayında gübre atamadı çiftçimiz. O gübreyi bedava verebilirdiniz. Günahtır, günah. Siz buğday üreticisini tarladan çektin aldın, Venezuela çiftçisine para ödüyorsun. Venezuela çiftçisini zengin eden o kirayla biz fındık üreticisine 74 lira verebiliriz. 74 lira vermek zorundayız. El alemin çiftçisini zengin ederken, kendi çiftçini açlığa mahkum ediyorsan ne yerlisin ne milli.
“Oylarınızı bedava vermeyeceksiniz”
Onun için beraberce yapmamız gereken şu; siz önce velinimet olduğunuzu bileceksiniz. Benim gibi herkesi buraya getireceksiniz karşınızda resmi tazim durduracaksınız. Oylarınızı bedava vermeyeceksiniz. Oylarınızı bizleri imtihana çekerek, en zor şartlarda, en zor imtihanlardan geçirerek vereceksiniz. Ben de, biz de dahil. Ne demek 5 maaş, ne demek 10 maaş, ne demek 15 maaş almak danışmanlıkta? Gençlere ‘Kaç lira var oğlum cebinde’ diye soruyorum. Bugüne kadar en fazla 25 lira çıktı. Böyle bir sistem harami bir sistemdir. Böyle bir düzen harami bir düzendir. Senin çocuğun işsizken, umutsuzken, bu ülkede nefes alamıyorken; başka ailelerin çocukları ayıları-dayıları varsa emeksiz ballı maaşlara geçiniyorsa bunun adı kul hakkıdır, adaletsizliktir, hukuksuzluktur.” (ANKA)