Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platform’unun Avukatı Leyla Süren Haberler.com’un YouTube kanalına konuk olarak Dicle Doğan’ın sorularını yanıtladı. Kadın erkek eşitliğine değinen Süren, Anayasa’nın 10. maddesine göre devletin bu eşitliği sağlamakla hükümlü olduğunu belirtti.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇEKİLME ŞEKLİ HUKUKİ DEĞİL”
Türkiye, 1 Temmuz 2021 tarihinde, kadına karşı şiddetle mücadele amacıyla hazırlanan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmıştı. Konuya değinen Av. Leyla Süren, “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme şekli hukuki olmasa da uluslararası hukuktageçerli bir çekilme. Türk hükümeti onlara bildirdiği zaman çekilmiş olduk. Ama bir gün gelecektir bu konu konuşulacaktır, çekilme şekli hukuki değil. Yani biz aslında şu anda İstanbul Sözleşmesi’nin içerisindeyiz, hukuka göre de olan budur. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilince sanki 6284 ailenin korunma kanunu da yok olmuş rafa kalkmış gibi bir düşünce var. Ancak 6284 sayılı ailenin korunma kanunu halen geçerli, yürürlükte olan bir kanun” dedi.
İşte Haberler.com’un kadına şiddet ve kadın cinayetleri ile ilgili yönelttiği sorular ve Av. Leyla Süren’in yanıtları;
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu nasıl kuruldu ve nasıl bir platform?
“Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kuruluşunda benim olmadığım bir platform. Öncesinde ben bana başvuran kadınlar ile özel olarak ilgileniyordum. Doktor Gülsüm Kav ve 4 kadın arkadaşı ile beraber Münevver Karabulut dosyasından sonra kadın cinayeti tanımlamasını yapabilmek için ve kadın cinayeti olduğunda birlikte hareket edebilmek ve güçlü olabilmek, örgütlenmek için kurdukları bir platform. Ben de 2015 yılında bu platformdan haberdar oldum ve o günden bu yana dagönüllü hukukçu olarak özellikle şüpheli kadın ölümleri konusunda platforma başvuran kadınlara yardımcı olmaya çalışıyorum.”
Kadın cinayetlerinin altında ne yatıyor?
“Kadın cinayetleri toplumsal cinsiyet bakış açısı sebebi ile işleniyor. Özellikle kadın çocuğu yetiştiriyor dediğimiz zaman, bir kere kadın çocuğu yetiştirmiyor. Yapılan araştırmalar şunu gösteriyor; annenin çocuğu üzerindeki etkisi oldukça az. Sosyalizasyon dediğimiz toplum o çocuğu yetiştiriyor. Yani toplumsal cinsiyet bakış açısı bu çocuğu yetiştiriyor. Eğer anne yetiştiriyor çocukta böyle oluyor dersek şiddetin kaynağını yine anne yine kadın yapmış oluyoruz. Oysa ki şiddeti gören kadın.”
Türkiye’de koruma talebi nasıl işliyor?
İstanbul Sözleşmesi’nden çekildik ancak halen 6284 sayılı ailenin korunması kanunu geçerli. Ve bu kanun kapsamında aile mahkemesine başvurulduğu zaman delil aranmadan sadece yeterli şüpheyi uyandıracak ya da can tehlikesini gösterecek ya da psikolojik ve sözlü şiddeti de gösterecek bir iddia varsa 6284’e göre korunma kararının verilmesi gerekiyor. Fakat geçen yıla göre daha az korunma kararı alıyoruz. Çünkü ister istemez toplumdaki bu önyargı, 6284 maddesi de rafa kalkmış gibi ister istemez konuşma ve siyaset yapma şekli yargıyı da etkiliyor. Yani, 8284 ile ilgili karar alma sayısı giderek azalıyor, çok tehlikeli bir durum bu.
“ÇİLEM DOĞAN HAKKINDA VERİLEN KARARLAR TEPKİ YARATTI”
Çilem Doğan’a verilen hapis cezasının da masaya yatırıldığı programda davayı değerlendiren Av. Süren, “Çilem Doğan’la ilgili verilen bu karar bütün kadınlarda büyük bir tepki yarattı, haklı da bir tepkiydi. Sebebi de şudur; kadınlar, kendimizi koruma hakkımız mı elimizden alınıyor diyor. Biliyorsunuz 12-13 yaşındaki kız çocuklarını korurken Haydar Can bıçaklanarak öldürüldü. Bu ne yapıyor? Toplumun kadına o an şiddet anında yardım etme içgüdüsünü zedeliyor. Ölüm korkusu yaşıyorlar. Çilem Doğan davasındaki bu onama da biz kadınlarda şu duyguyu yaratıyor; biz kendimizi koruyamayacak mıyız? Yani devlete başvurduğumuz da koruma kararı alamıyoruz veya aldığımızda da bu karar iyi uygulanmıyor. Peki ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kaldığımız da biz kendimizi koruyamayacak mıyız? Öz savunma hakkımız yok mu bizim diye. Kadınlar tabii ki şu an endişeli ve öfkeliler. Yani Türk ceza kanunundaki meşru müdafaadan erkekler yararlanırken neden kadınlar yararlanmıyor, ya da meşru müdafaayı gerektiren o şiddet halinin devamını neden devlet engellemiyor? Dolayısıyla bu soruları, haklı soruları soruyorlar.”