Hücrelerimizin içinde bulunan DNA’larımız kendilerini kopyalayarak yeni hücreler oluşumunu mümkün kılar. Böylece yaralarımız çabuk iyileşir, büyürüz, yapımız gelişir. Zamanla hücrelerimiz bu yeteneklerini kaybetmeye mahkum olduğu için de yaşlanır ve ölürüz.
DNA’mızın her iki ucunda da Telomer adı verilen protein kılıflar yer alır. Bu telomerler hücrelerimiz her bölündüğünde kısalır, bir noktadan sonra da DNA’yı koruma özelliklerini kaybederler. Bir noktadan sonra DNA kendini koruyamayacağı için kopyalamayı durdurur. Buna hücresel senesens adı verilir. İşte bu aşamadaki hücreler artık yaşasa da fonksiyonları olmadığı için zombi hücre olarak adlandırılıyorlar.
Zombi hücrelerin tek sebebi yaşlanma değil
Yaşlandıkça Telomer yapılarımız zayıflıyor ve kısalıyor. Bu yüzden de DNA zincirlerimizin kopyalanması bir noktada duruyor. Bilim insanları yaptıkları araştırmada zombi hücrelerin sayısını arttırabilecek başka bir etmen olup olmadığını inceledi. Yapılan çalışmalarda, farklı bir protein yapısına maruz bırakılan ve zarar gören telomerlerin olduğu hücrelerin zombi hücrelere dönüştüğü ortaya çıktı.
Buna göre normal yaşamsal fonksiyonlarımızda ortaya çıkan zararlı atıklara ek olarak, hava kirliliği ve tütün dumanı gibi etmenler de vücudumuzda oksidatif stress adı verilen duruma yol açıyor. Bu nedenle de telomer kısalması süreci hızlanıyor. Bu nedenle hücresel senesens çok daha erken gerçekleşiyor.
Araştırma ile birlikte telomerlerin sadece hücrelerin çok fazla bölündüğünü haber veren alarmlar olmadığı, aynı zamanda oksidatif stress konusunda da bilgi verebildiği ortaya çıkmış oldu. Yeni çalışmalarda zombi hücrelerin temizlenmesi ya da bir şekilde yeniden aktifleştirilebilmesi amaçlanacak. Böylece daha sağlıklı bir şekilde yaşlılık yaşamak ya da yaşlanmanın etkilerini ortadan kaldırmak mümkün olabilecek.